1 Ekim 2015 Perşembe

Misit

     Yüzyıllar önce İspanya'da yaşamış ünlü bir kılıç ustası; Misit... Misit, Kanun, keman ve darbuka eşliğindeki lirik dansını bizlerden çok uzakta, sanki başka bir boyutta sürdürüyor. Yavaşça etrafında dönüp diz çöküyor, kalkıyor, ve tekrar dönüyor. Sağ eli havada, suya dalıp çıkan bir yunus gibi... Orta parmağında dev bir mercan yüzük... Yüzük parmağı ve serçe parmağının yarıları yok... İçinde yaşadığımız yüzyılda, kimbilir hangi inşaatta kaybedilmiş.

     Misit, hiç o eski Misit değil bugünlerde... Solgun, zayıf ve ufacık bir adam artık... "Devlet de benim, padişah da... Kurtlar Vadisi'nde benim hayatım anlatılıyo" derken heybetle kabaramıyor artık. Kendi bestelediği(!) şarkılarını söylerken bile nefes nefese kalıyor.

     Gelişmiş tıp teknolojisi(!) sayesinde biliyoruz ki, bunlar Sevgili Misit'in bizim yüzyılımızdaki son zamanları. Pek uzun olmayan bir zaman sonra, hayallerindeki -bizim sanrı olduğuna inandığımız, ama benim tüm varlığımla gerçek olmasını dilediğim- boyutlarından birine geçecek. En azından ben, diğer öğretmenler, doktorlar ve hemşirelerin "sağlıklı" akıllarında "gerçek ve sağlıklı" bir hayale dönüşecek; ve biz ona "anı" diyeceğiz...

     "Yaza Merhaba" partimiz tüm coşkusuyla sürerken ben ne gözümü, ne de aklımı Misit'ten alamıyorum bugün... Yorulan herkes birer birer kenara çekilip otururunca Misit pistte tek başına kalıyor. Bu kez bir eli yunus figürünü yaparken, diğer eli belinde... Tekrar, ve tekrar dönüyor... Doktor Hanım'la göz göze geliyoruz... Aynı fikirdeyiz...

     Elimle omzundan yakalıyorum onu hafifçe... Yüzüme bakıyor; sararmış, avurtları çökmüş, alnında birkaç boncuk ter tanesi... "Mesut Bey, çok yoruldunuz, hadi dinlenin biraz" diyip, personel ve hasta yakınlarından oluşan davetli topluluğuna dönüyorum:

     "Mesut Bey'i bu çok güzel lirik dans performansı için alkışlıyoruz!!!"

      Alkış kıyamet... Mesut Bey memnun, kocaman gülümsüyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder