19 Aralık 2013 Perşembe

Bi' şey Diycem

     Hayatım öküz altında buzağı aramakla geçti benim... Bana sunulan bütün cevaplara ve açıklamalara şüpheyle baktım hep. "Yok yaa"lar, "öyle diildir o"lar, "hadi canım"lar hiç terketmedi beni. Çok akıllı olduğumdan değil, huyum böyle. Muhalefet yutmuş gibiyim... Başarısız muhalefet ama... En basit, en görünür doğruların üstünden atlar, şüphenin dolambaçlı yollarında kaybolurum çoğu zaman... Bozuk saat misali ara sıra doğruyu gösterdiğim de olur...
      Günlerdir zihnim yine durmuyor, durduramıyorum. Hayatımda ilk kez belki, keyifle izlediğim, hiç bitmesin istediğim bi' kavgaya tanık oluyorum. Kendi kavgalarımı bile bu kadar sahiplenemeyen, kime neden kızdığını haftalar içinde unutan ben, mutlulukla içime çekiyorum bu it dalaşının tozunu dumanını. Bi' yandan da içimi kemiren şüphelerimle başetmeye çalışıyorum: Ya gerçek değilse!..
       Gönlümün istediği o ki; it kurda kırılsın, soğan sarımsağı ayıklasın, çamur balçıkla sıvansın... Ama ya öyle değilse?!.. Her şey bu kadar basit olabilir mi?.. Bu kadar göründüğü gibi net ve açık?.. Ne malum danışıklı döğüş olmadığı?.. Ne malum aylar önce yazılan bi' "iyi polis - kötü polis" senaryosunun oynanmadığı?.. Peki, kimin işine yarar ki bu kavga?.. İt ne kazanır, kurt ne kazanır?..
       Olmaz ya; hani it der ki; "Hani buraların tek sahibiydim, hani kimsenin dişi geçmezdi bana?.. Gördünüz mü, beni de ısıran var!.."
        Olmaz ya; hani kurt der ki; "Sandığınız gibi değilim, yok korkulacak bir yanım... Hak nerede, ben oradayım..."
        Bu arada, filler tepişmiş, çimenler ezilmiş çok mu...
   

                                                            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder