20 Aralık 2013 Cuma

Sayım Fişi

     Oturduğum sandalyede yere değmeyen ayaklarımı hızla sallıyorum; sağ, sol, sağ, sol!.. Aynı zamanda ona kadar sayıyorum, ama içimden... Çünkü sessiz olmalıyım, çok sessiz... Halsizim, canım yanıyor öksürdükçe... Yine de gereğinden fazla, sık sık yüksek sesle öksürüyorum. Öksürük sesi çıkarmama izin verilen tek ses... Sandalyemden inip masalar arasında dolaşmaya başlıyorum. Yanından geçtiğim insanların elleri saçlarımda ve yanaklarımda geziniyor sırayla. Gözüm annemde, annem tedirgin. "Albay"ın her an gelebileceğini söyleyerek yerime oturmamı istiyor. Albaydan neden korkmam gerektiğini bilmiyorum ama anneme güveniyorum. Yine sandalyemdeyim. Hızla ayaklarımı sallıyor, gerekse de gerekmese de öksürüyorum...
     Annem yanıma gelip dudaklarıyla ateşimi ölçüyor. Yemeğe gitmek üzere sıkı sıkı giydiriliyorum. Annem, iş arkadaşları ve ben, yemekten sonra dairenin bahçesindeki kamelyada çay içiyoruz. Aynı şiiri yoğun istek üzerine defalarca okuyor, kucaktan kucağa geçip hoyratca öpülüyor, seviliyorum. Yanaklarımı sıkan elleri iterek uzaklaştırıyorum...

     "Bir yaprakta bir tırtıl, kemiriyor yaprakları kıtır kıtır... Yeme yaprakları pis tırtıl!.."

     Yine içerdeyiz. "Korkunç Albay"a da yanağımı okşatmayı başardığım için daha cesurum bu kez. Çalışanlara sorular soruyor, biraz fazla konuşmaya başlıyorum. Bu kez annemin yerinden kalkmasına gerek kalmadan Saime Teyze oturtuyor beni sandalyeme. Binlerce kartla dolu gözlerden oluşan masasında kaybolan anneme bakıyorum. Annem, bir oda dolusu insanla beraber bilgisayar olarak çalışıyor. Askeri uçaklara ait bütün parçaların girişleri ve çıkışları kartlara işleniyor.
     Ortamın olanca kasvetine ve hasta oluşuma rağmen orada olduğum için mutluyum. Keşke hep hastalansam, hep doktora gitsek de annem beni işine getirmek zorunda kalsa... Zımba, delgeç, ataç derken biraz fazla hareketlenmiş olmalıyım ki, bu kez Feride Abla beliriyor başucumda, elinde bir demet kağıt... Herbir kağıtta en fazla iki ya da üç satır yazı var. Bu yazıları, rakamları, gördüğüm her şeyi kurşun kalemle sayfanın alt yarısına aynen yazmam isteniyor.
     Hevesle işe koyuluyorum. Henüz okula başlamadığımdan gerçekten yazdığımdan emin değilim ama... Yazıyorum... Sessizim, herkes memnun. Arada bir, birileri, "Pelin sayım fişi yazıyor" diyor; gurur duyuyorum...
     Yıllar sonra bugün, aynı yakıcı öksürük... Halsizim... Bu kez kendi odamda, kendi zımbama ve delgeçime ilişiyor gözlerim. Artık onlarla oynamam yasak değil, saatlerce oynayabilirim, ama, oynamıyorum. Sandalyemde bacak bacak üstüne atmış oturuyorum, tıpkı o zamanlar hayal ettiğim gibi... Ayaklarım yere değiyor... Öksürüyorum...

1 yorum: