6 Aralık 2013 Cuma

Taksici

     Onay arayışı içinde olan bi' insanım ben. İsterim ki herkes sevsin, herkes beğensin beni...Kimsecikler kızmasın bana...Desinler ki; ''ne iyi, ne hoş, ne tatlı insan şu Pelin!''...Sebebini bilmiyorum. Çocukluğuma falan inmek lazım muhtemel...Benden hoşlanmadığını hissettiğim insanlara kendimi sevdirmek için aman ne uğraşırım...Gerekse de, gerekmese de...''Havalı'' bi' durum olduğu söylenemez. Hatta biraz utanç verici gibi ama, ''ne yapayım, ben böyleyim''...Alttan girer, üstten çıkar, çoğu kez hedefime ulaşırım...
     Lakin...Bir meslek grubu var ki, ne yapsam yaranamıyor, bi' türlü ''matah'' olamıyorum. Hep eziğim onların yanında...Hep itilen, sinir olunan, sevilmeyen...Taksicileri diyorum, taksi şoförleri...Onları memnun etmek imkansız!..Her seferinde yaklaştığımı hissediyorum, olacak gibi oluyor, yine olmuyor...İlk aşamaları geçmeyi başarsam da, bi' yer geliyor, tıkanıyorum. Bir zorlu süreç, bir acı deneyim, bir taşlı yol...
     İlk evvela, taksiye doğru zamanda ihtiyaç duymayı bileceksin. Öyle herkesin işe gittiği saatte işe gitmeyecek, herkesin döndüğü saatte dönmeyeceksin. Ya bi' saat erken çıkacaksın, ya bi' saat geç. Olmadı, hiç gitmeyeceksin ki, yoğun zamanda yığılmaya, sakin zamanda işsizliğe neden olmayasın...Çekeceksin kendini...
     Diyelim elini kaldırdın, taksi durdu. Öyle pat diye kapıyı açıp oturmayacaksın. Kibarca soracaksın, gideceğin yön ve mesafe uygun mudur diye...Uygun değilse teşekkür edip usulca kapıyı kapatacaksın. Uygunsa bineceksin. Sigara mı içiyor, çekeceksin döşeme ve havasızlık kokusuyla karışmış sigara dumanını içine. Susacaksın. Ha, nazik bi' şekilde sigarasını atmasını da rica edebilirsin ama, sonucuna katlanacaksın. O dakikadan sonra her frende ön koltuğa yapışacak ve dikiz aynasından duygusal şiddet görecek, yüzüne tükürse ''yarabbi şükür'' diyeceksin. Arabesk veya Kur'an mı dinliyor?..Sen de dinleyeceksin.
     Yolların neredeyse bomboş olduğu bir saatte, hani bayram olur, seyran olur, sabaha karşıdır; Şişli'den hava alanına veya Sarıyer'e gidiyorsan, onunla istediğin konuda sohbet edebilirsin. Ammaaa...Sabah dokuz gibi bi' saatte Cağaloğlu'na, ya da akşam yedide Suadiye'ye gidiyosan, suçunu bileceksin, tek kelime etmeyeceksin. Zira, ne dersen de, terslenme ihtimalin çok yüksek.
     Adamın güzergah önerisini ikiletmeden kabul edeceksin. Yirmi kilometre açıktan mı dolaşmak istiyor, dolaşacak. Filanca kavşaktan geri dönebilmek için seni gideceğin yerin on dakika uzağında mı indirmek istiyor, indirecek. İlk akla gelen, yani en mantıklı güzergahta ısrar etme cüretini gösterirsen de, karşılığı ne olursa olsun, sineye çekeceksin. Geldik mi?..İniyor muyuz?..Taksimetre ne yazdıysa şoför lehine yuvarlayacak, para üstü beklemeden, seri bir şekilde arabayı terkedeceksin.
     Niyet ettim Allah için...Bir pazar sabahı dörtte  kalkıp ilk bulduğum taksiyle Şişli'den Çekmeköy'e gideceğim. Onun istediği şekilde, onun seçtiği yollardan. Sigarasını ellerimle yakacak, dinlediği türküyü mırıldanacağım. Çekmeköy'e gelince vazgeçtiğimi söyleyip, aynı taksiyle geri döneceğim ki boş dönmesin. Sonra bakacağım, ne yazdıysa on lira fazlasını vereceğim. Ayrılırken birbirimize bakıp gülümseyeceğiz. O bana ''teşekkürler hanımefendi, iyi günler'' diyecek, ben ona hayırlı işler dileyeceğim. Ve sonra, ölene kadar bileceğim ki, bi' zamanlar, bi' yerlerde bi' taksici beni sevmişti...
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder