11 Aralık 2013 Çarşamba

Hakkını Helal Et Mustafa

     Tamamını tüketici kredisiyle ödemek üzere, mütevazi, ikinci el bir araba alma hayalim, aslında bunu yapmayacağımı neredeyse kesin olarak bilmeme rağmen günlerdir içimi ısıtıyor. Kendi şifremle girebildiğim tüm sanal ortamlarda görebildiğim tek pozitif tutar kredi kartı borcum olduğu halde, tüm enerjimi bu konuya adadım. Araba için ne beş kuruş peşin param, ne de taksitlerini sorunsuzca ödeyebileceğim bir gelirim var. Ama olsun... Ailem ve yakın arkadaşlarım bu gerçeği yüzüme vurup dursalar da ben internetteki keyifli arayışıma devam ediyorum.
     Varolmamasına rağmen araba için ayırdığım tutar, modeli düşük, kilometresi yüksek arabalara imkan tanıyor yalnızca. Arada bir piyasa fiyatının altında bi' şeyler bulduğumda da, ''pert kaydı, ruhsatta rehin, kilometresi düşürülmüş'' gibi yeni tanıştığım ifadelerle karşılaşıyorum. Yine de bırakmıyorum yeni bulduğum bu keyifli oyunu. Galerilere, eşe dosta haber salıp heyecanlı, keyifli bi' bekleyişe giriyorum. Dijital ortamlarda bana ulaşan araba resimlerine bakıp, almasam da, renklerine, modellerine falan seviniyorum açıklayamadığım bi' biçimde...
    Bu sabah, beni yakından tanımadığı için kendi kendime oynadığım bu neşeli oyuna inanan bir çalışma arkadaşım, o kadar parayı gözden çıkarmışken(!) neden ''sıfır araba'' almadığımı sordu. Sevinçli bir telaş o anda tüm ruhumu sardı. Neden olmasındı?!.. İkinci el arabalara bakıp da almayıncaya kadar, pekala yeni arabalara da bakıp almayabilirdim. Üstelik onlar çok daha güzellerdi!..Sorunsuz, kazasız, şık, pırıl pırıl yüzlerce yeni araba resmi, yüzlerce yeni amaçsız görüşme!..
     En fazla bir dakika sonra yıl sonu kampanyası yapan bi' markanın internet sayfasında buldum kendimi. En ucuz modeli ve beğendiğim renkleri belirledikten sonra telefona sarıldım. 32.600 liralık arabanın neredeyse tamamını krediyle ödemek mümkündü(!) ama, bayilerde bu ucuz arabalardan hiç kalmamıştı!.. Kampanya çok ilgi görmüş, ucuz modeller peynir ekmek gibi çabucacık satılıvermişti. Bense, sanki cebimde nereye harcayacağımı bilemediğim bir 32.600 liram varmış gibi paniğe kapılmıştım. En son Yenibosna'daki bayiye ulaştığımda, telefonun diğer ucunda, sürekli gülümseyerek konuştuğundan şüphelendiğim satış görevlisi adam, merak edenler için adı Mustafa, çok şanslı olduğumu, dün son arabayı almaya niyetlenen adamcağıza kredi verilmediğini, o arabayı hemen o anda bana satabileceğini müjdeledi!.. Ödeme koşullarını anlattı, ve eğer istersem oraya bile gitmeden, kendisine 2000 lira havale ve bir vekalet göndererek bugün anahtarı alabileceğimi söyledi. Bu sefer gerçekten fazla ileri gitmiştim, korkuyordum. Yeni bir araba almama ramak kalmıştı ve ben o arabayı nasıl ödeyeceğimi, nereye park edeceğimi, hatta gerçekten bi' araba isteyip istemediğimi bile bilmiyordum!..
     Sesimin titrediğini belli etmemeye çalışarak son bir ümitle sordum: ''Şey...aa... ne renk acaba bu araba?''... Neşeli sesiyle ''hemmennn bakıyorum efendiiiiim!!!...'' dedi Mustafa... Ölesiye korkmuştum. İstediğim renklerden biriyse eğer bi' çılgınlık yapıp alabilirdim o arabayı... Zaten iri olan gözlerim sonuna kadar açılmış, anlamsız bakışlarla duvarı seyrederken hayırlı haber geldi. Araba fümeydi... Bildiğin koyu gri... Uçurumun kenarından dönmüştüm. Bu kez sesimdeki sevinci gizlemeye çalışarak; ''Aaa, hay allah... Rengi olmadı hiç...tüh'' dedim Mustafa'ya... Can-ı gönülden iyi çalışmalar dileyerek bitirdim görüşmeyi. Hakkını helal et Mustafa...


                                        

1 yorum: